Enerjinin nasıl işlediğini derinden algılayıp, kavramak adına uzun zamandır farkındalığın bilgeliğe dönüşümünden bahsediyoruz. Bir süre daha bunu derinden çalışıp, kavrıyor ve bedenliyor olacağız.
Aynı zamanda etrafımız ölümü hatırlatan enerjiler ve dinamiklerle çevrili. Bu bazen derin ve güçlü bir anıyı hatırlayıp, o yaşayan benliğinizi öldürmüş olmanız, o zamanki kendinizin artık var olmadığını görmüş olmanızla hissedilen bir şey olabilir ki; bu çok güzel, bir dönüşüm yaşadınız demek. Bir benlik ölümü yaşamış olabilirsiniz veya gerçekten fiziksel olarak ölümle burun burunasınızdır ve ölümü bu şekilde hatırlıyor olabilirsiniz.
Ama bir süre temamız ölüm olacak. Ölüm kendisini hissettiriyor olacak ve onun sayesinde her şeyin geçiciliğini hatırlıyor olacağız. Ve her şey yine ruhlarımızın özgürleşmesi, kanatlarımızı bulmamız, yükselip daha yukarı ve ileriye sıçramamız için oluyor.
Olur da bir acıyla burun buruna gelirseniz, canınız kalbiniz acırsa, zihniniz zorlanırsa ölümü hatırlarsanız, hissederseniz, şifasının da beraberinde geldiğini hatırlayın. Bazı deneyimlerden neden geçtiğimizi ve geçiyor olacağımızı aklınızda bulundurun.
Belirttiğim gibi ne zamandır farkındalığın bilgeliğe dönüşümünden bahsediyoruz, bu dönemde daha da derinden deneyimleyeceğiz. Artık kopuşlar daha da canlı ve diri olacak. Kanlı canlı kopuşları yaşıyor, deneyimliyor, izliyor, görüyor, tanık oluyor olacağız. Kopması gereken kopacak, akacak kan yerinde durmayacak. Ve her şey bizim zihnimizin veya egomuzun elinde değil, olması gereken olacak.
Eğer dönüşüm haline geçersek hafifleyecek, sağanak yağmurlar orada başlayacak. Dönüşümün farkındalıkla başladığını Meditasyon Okulu takipçilerine söylememe gerek yok, hepimiz artık bunu biliyoruz.
Dönüşüm farkındalıkla başlar; fakat burada biterse dönüşüm gerçekleşmiyor. Ve yıllardır yaptığım binlerce seansın sayesinde, hayatlarını dönüştüremeyen insanlarda gözlemlediğim; dönüşümü bir farkındalıkla başlatıp, farkındalıkla bitireceklerini zannetmeleri. Bundan dolayı bazı insanların hayatları dönüşmüyor.
Dönüşüm geri dönüp, yeniden bakmak demek; bir olgudan, karakterinizin bir yanından veya bir tutumdan uzaklaşmak demek değildir. Dönüşüm, dönmekten geliyor, geriye dönüp bakabilmekten. Bir huyunuza, bir karakterinize, döngünüze, travmanıza, acınıza veya yaşadığınız bir anın derinden vurmuşluğuna geriye dönüp baktığınızda bir hafiflik var mı? Eğer bir hafiflik varsa, dönüşüm gerçekleşmiş demektir.
Uzaklaşarak dönüştüremiyoruz, uzaklaşarak kaçıyoruz. “Zaman her şeyin ilacıdır.” sözüne ben inanmıyorum, zaman hiçbir şeyin ilacı değil. Ve fakat durup bakabiliyorsak, gözlemleyebiliyorsak, izleyebiliyorsak farkındalığımızı bilgeliğe dönüştürebiliyorsak zaman bu koşulda ilaç olabiliyor. Yoksa zaman geçer ve aynı döngünün içerisinde biz yine dolanıp, dururuz. Bilge gözler yoksa zaman hiçbir şeyin ilacı değil.
Farkındalık dönüşümü başlatıyor ama bitirmiyor. Dönüşüm ne? Benim için dönüşümün formülü; dönüşüm = farkındalık X derinlik.
Farkındalığı ne kadar derinliğe indirirseniz, o kadar sağlıklı dönüşümler yaşarsınız. Belki her konuda farkındalık yaratıyor olabilirsiniz ama Öz’e geldiğiniz zaman her şey, Öz’de başlayıp Öz’de bitecek.
“Ben bundan hoşlanırım, ben bu tavırlardan haz etmem, bu gibi durumlarda şöyle davranırım” gibi kendinizi görebildiğiniz yerler öz farkındalık. Ama burada “kendiniz” dediğimiz aslında insan kimliğimiz.
Bunun bilgeliğe dönüşmesi ve dönüşüm yaratabilmeniz için bu öz farkındalığı derine indirmeniz gerekiyor; “Ben bundan hoşlanırım, ama nedenim ne? Ben bu tavırlardan haz etmiyorum, acaba gerçek amacım ne? Haz ettiğim diğer tavırlardaki amacım ne? En derindeki niyetim ne?”
Psikanalizin ötesine geçmekten bahsediyorum. Öz farkındalık ve psikanaliz “bana çocukluğundan, anneden ve babandan bahset,” demek, dönüşümü çok güzel başlatıyor. Ve fakat bunun da ötesine geçmemiz, atom altı parçacığımızla buluşmak, çocukluğumuzun, ana rahminin de ötesine geçmemiz gerekiyor. Ana rahminin ötesindeki kendinizi tanımanız ise öz bilgeliktir; öz farkındalığın öz bilgeliğe dönüşüm hali, evresidir. Ruhunuzun tohumuna giden yolu bulmaktan bahsediyorum.
Yine tekrarlayacağım, hayatlarında dönüşüm yaratmayan aynı döngünün içinde kalan ve bu sebeple de büyük acı çeken kişiler öz farkındalığa sahip. Eğer çok büyük acı çekiyorsa orada öz farkındalık var. Birkaç defa seanslarda şunu duymuşluğum var benim, “keşke bu kadar bilmeseydim, farkındalık başa bela.” Evet, farkındalığı orada bırakırsanız, farkında olup, o farkındalık burada kalırsa, gerçekten başa bela, büyük acı. Belki de kocaman bir şey fark ettin, şimdi. Kendinle ilgili, dünyayla ilgili, ilişkide olduğun hayatla ilgili ya da çok sevdiğin bir insanla ilgili bir duvara tosladın, gerçeği gördün, fark ettin ve bu, dönüşüme geçmiyorsa o acı başa bela. Spotify kanalımız MO Talks’ta Buda’nın Beyni kitabını sesli olarak dinliyorsunuz, “Neden acı çekeriz” bölümünde kitap bunu çok güzel anlatıyor.
Bütün aktardıklarımı özetlemek adına şimdi gelen bir anımı paylaşmak isterim. Yıllar yıllar önce bizler dünyada rahat rahat dolanabiliyorken -galiba 12 yıl oldu- tüm gezgin ruhların yaptığı gibi, tek başıma 3 ay sırt çantamla benim de bir Hindistan’ı dolaşma maceram var. Orada duraklarımdan biri Auroville’di. Sol omuzum çok ağrıyordu, holistik beden terapisi yapan bir uzmanla görüştüm. Kendisi aynı zamanda da bir şifacı ve bunu holistik hale geçirmiş (uzmanlık alanının tam ismini hatırlamıyorum). Omuzumdaki ağrıyla gittim, uzman terapist beni karşısına aldı, ayakta durdurdu ve bütün bedenimi gözleriyle taradı. Sonra bana dokunarak omuzumdaki ağrının nerede olduğunu hissettirdi ve ben de nerede olduğunu belirttim.
O ağrının acıya dönüşüm zincirini takip etti, izini sürdü; önce bir dokundu sonra gözleriyle bedenimde izini sürdü. Ağrı acıya dönüştüğünde bedenimde ne olduğunu izledi. Bu arada uzman terapist beni izlerken ben de onu izliyorum, ne yapıyor diye; bir nevi gözlemlerin çarpışması.
Sonra benden ayaklarımın duruşuna bakmamı istedi. Omuzlarımdan başladık, ayaklarıma geldik. Ayaklarıma baktım, yoga yaptığımdan farkındalığım var ve her şeyi biliyorum. Yoga bilmemden ve çok uzun yıllardır pratik etmemden dolayı da duruşumun aslında yogik olmadığını gördüm, terapistin karşısında dururken biraz içeri basmışım. Bunu “fark ettikten” hemen sonra duruşumu değiştirdim; çünkü ayakların birbirine paralel olması gerekiyor, ayak parmaklarının yeri kavraması, açılması ve ileriye doğru bakması gerektiğini bildiğimden, anında fark edip, değiştirdim.
Terapist benim tepkimi, farkındalığımla hemen ne yaptığımı görünce omuzumdaki ağrının nedeninin belli olduğunu söyledi. Ben hiçbir şey anlamadım ama o anladı. Sonra duruşumu eski haline, alelacele düzeltmeden önceki haline getirmemi istedi. Orada yavaş yavaş bir şeyleri ben de anlamaya başladım.
Farkındalık zihne düşer düşmez insanoğlu olarak bir şeyleri hemen değiştirmek için – ve burada değiştirmek eylemini kullanıyorum – acele ediyoruz. Çünkü değiştirmezsek acı çekmekten korkuyoruz.
Ben zaten orada acı çekiyordum ve acıyı dindirmek için bir an evvel bacaklarımın, ayaklarımın duruşunu alelacele değiştirdim. Ama bu, şimdi anlatacağım sebepten dolayı hiçbir şeyi dönüştürmeyecekti.
Terapist beni duruşumdaki ilk An’a döndürdü ve “şimdi burada bir süre kalacağız” dedi. Ayaklarımı izlemeye başladım; o arada terapist dikkatimi nereye verdiğimi, kendimi izlememi söyledi ve bir iki adım geriye giderek bana alanımı verdi. Ve oradaki 15 dakikalık süreçte farkındalığımın derinliğini size anlatabilecek kelimem yok.
Ayaklarımı seyrettim, duruşuma baktım, hangi zamanlar ayaklarım biraz daha içe dönüyor, onu gördüm. Ayaklarımdan yukarı doğru çıkmaya başladım, yukarı doğru çıkarken dizlerimdeki ağrıyı da fark ettim. Ayak parmaklarım biraz içeriye baktığı için dizlerim de dışarıya dönmüş, dizlerim dışarı bakıyor. Dizlerimde sızı varmış ama dizlerimdeki sızıyı omuzumdaki ağrı bastırdığı için hissetmiyormuşum. Yukarı doğru geldim, leğen kemiklerimde başka bir sızı vardı. Sonra omurgama geldim, omurgamı takip ettiğimde omurgamdan boynuma bir şey vurdu ve boynumdan da sol omuzuma… O duruşu fark ettikten sonra, olayın içinde bedenimde neler yaptığını gördükten sonra, bedenim kendi kendini düzeltmeye başladı. Ben bir şey yapmadım, enerji kendi kendisini düzeltmeye başladı.
Uzun lafın kısası, hikâyenin ana fikri; bir şey fark ettiğinizde bundan sonra alelacele değiştirmeyin; çünkü aradığımız değişim değil, dönüşüm.
Eğer terapist beni orada, o farkındalıkta alelacele değiştirmiş halimle bıraksaydı bugün size ne anlatacak bir hikayem olacaktı ne de böyle bir dönüşüm bilgeliği. “Ayaklarımı böyle yaptığım zaman şöyle oluyormuş ve omuzuma şöyle bir ağrı yapıyormuş, bende bundan sonra böyle yapmam…” İşte bu, geçici kalıyor. Bir farkındalığın kalıcı olması için, ruha giden izinin sürülmesi gerekiyor yani dönüşüm.
Ne zamandır söyleyip, duruyorum; duyguların izinin sürülmesi gerekiyor, toksik duygulardan arınmak ne demek bilmek gerekiyor. O sebeple “Toksik Duygulardan Arınma Atölyesini” yarattım. Bu dönemi ferahlıkla ve farkındalığı bilgeliğe dönüştürerek yaşamak istiyorsanız, toksik duygulardan arınmanın ne demek olduğunun çalışmasını ve meditasyonu lütfen yapın. İnanın bunun için çok büyük bilgelik var, inanılmaz muhteşem enerjiler bizi desteklemekte.
Döneme hazır olabildiğiniz kadar hazırsınız, şimdi yavaş yavaş dinleme modundan olma haline doğru geçin, farkındalıktan bilgeliğe doğru….
Şu ana kadar farkındalık haliydi, bilgelik ise içsel yolculuk halidir. Farkındalık dediğimiz her şey zihinseldir, zihinsel olan eğer kalbe inmezse, ruha giden yolu bulmazsa dönüşüm olmaz, adı üstünde zihinde kalır.
Şimdi enerjiniz soldan dingin tarafa, sağa doğru geçmeye başlasın.
Şimdi sessizliğimizde ve dinginliğimizde tüm bu okuduklarınızı, farkındalığın bilgeliğe dönüşüm yolculuğunu özümsemek için meditatif alanımıza dalıyoruz.
…
Güzel derin nefeslerle An’a doğru gelin şimdi.
Hatıralar gelip, geçecek bu dönem.
Tüm bu anlattıklarımı hatırlayın, sizi harekete geçiren farkındalık olmasın.
Farkındalık tam olması gerektiği yerde güzel. Farkındalık sizi farkında yapsın. Ve fakat sizi harekette geçirecek güç ise, o ittirici güç ise Özünüzün bilgisinden gelsin, Özünüz enerjiniz sizi harekete geçirsin.
Farkındalık bizi harekete geçirdiği zaman acıyı öteliyoruz.
Dönüşüme girebilmemiz için Öz’den harekete geçmemiz gerekiyor.
Umarım bu bilgiler size kapılar açmıştır, anlam ifade etmiştir, kullandığım terimler verdiğim örnekler açıklamama, zihninize hitap etmeme yardımcı olmuştur.
Belirttiğim gibi, bu dönem alabildiğiniz kadar çok desteği almanız gereken bir dönem ve o yüzden de Meditasyon Okulu olarak sizlere destek olabilmek için elimizden geldiği kadar akıtıyoruz.
Aslında her birimiz kişi olmaktan birey olmaya geçtiğimiz zaman, yani farkında olmaktan bilgeliğe geçtiğimiz zaman harika toplumlar yaratıyor olacağız.
Ben de gayet bencil sebeplerden bu kadar çok akıtıyorum; daha güzel bir dünyada yaşamak istiyorum. Birey olmuş insanlarla beraber daha parlak bir dünyada yaşamak istiyorum. O yüzden de elimden geldiği kadar akıtıyorum.
Çok önemli, 4 yıllık bir sürece giriyoruz, hiç yaşanmamış eşi benzeri olmayan, tarihin tekerrür etmeyeceği ya da çok eski bir tarih bambaşka haliyle geri geleceği bir döneme giriyoruz. Ve bu döneme hep birlikte hazırlanıyoruz.
Harika bir gün, hoş sürprizlerle dolu bir dönem diliyorum, sizlere…
Küllerinizden yeniden doğmak üzere…
Çok seviyorum, sizleri.
Gölge yanlarımızla yüzleşirken fark ettiklerimizi derinleştirip, Öz’e giden yolculuğunu takip ederek, bilgeliğe dönüştürmek için Maskeler Atölyesi’ni öneriyoruz. Bilgeliğin kalıcı ve sürdürülebilir ışığıyla hayatınızı dönüştürmek, ilişkilerin ve duyguların ustası olmak için tutulma döneminde size önemli bir destek ve rehberlik sunacak bu atölyemize MO Store’dan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Ezgi Sorman
İlgili yayını okulumuzun podcast kanalı MOTALKS’tan dinleyebilirsiniz.