Geçtiğimiz günlerde, “İnsanlık tarihi sil baştan” dedirtecek bir keşif yapıldı. 8 metre derinliğinde bulunan kemikler Avrupa’daki insanlığın tarihini ‘temelden değiştirebilir.’
Alplerin kuzeyinde bulunan en eski Homo Sapiens fosilleri
8 metre derinliğindeki mağarada keşfedilen kemiklerden elde edilen mikroskobik protein ve DNA parçaları, Neandertallerin ve insanların muhtemelen 45.000 yıl öncesine kadar Kuzey Avrupa’da yan yana yaşadıklarını ortaya çıkardı.
Ranis kasabası (Doğu Almanya) yakınlarındaki bir mağarada bulunan fosillerin genetik analizi ile arkeologlar bir zamanlar ağır yapılı hominin grubundan olan Neandertaller tarafından yapıldığına inanılan kendine özgü yaprak şeklindeki taş aletlerin asıl yapımcılarının modern insanlar olduğunu ileri sürdüler.
Modern insan veya Homo Sapiens’in kuzey bölgesine kadar yayılarak yaşadığı daha önce bilinmiyordu. Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü (Leipzig/Almanya) haber bülteninde yer aldığı üzere, Ranis mağarasındaki keşif Homo Sapiens’in Avrupa’nın yüksek enlemleri boyunca ilk dağılımına dair kanıt sağlıyor.
Neandertaller tarafından üretildiği düşünülen taş eserlerin aslında erken Homo Sapiens tarafından üretilen alet takımının bir parçası olduğunun böylece ortaya çıktığı da bültende belirtiliyor.
Max Planck EAE’nün fahri yöneticisi aynı zamanda da araştırmacı yazar olan Jean-Jacques Hublin’e göre “Bu keşif o dönem hakkındaki bilgilerimizi temelden değiştiriyor: Homo Sapiens, Neandertallerin güneybatı Avrupa’da ortadan kaybolmasından çok önce kuzeybatı Avrupa’ya ulaşmıştı.”
Ayrıca DNA karşılaştırmalarıyla ortaya çıkan iki grubun birkaç bin yıl boyunca örtüşmüş olabileceği anlamına da geliyor. Bu aynı zamanda türümüz olan Homo Sapiens’in Alpleri geçerek kuzey ve orta Avrupa’nın soğuk iklimlerine sanıldığından daha erken ulaştığını da gösteriyor.
Araştırmalara göre, Ranis’te bulunan taştan aletler Avrupa’nın başka yerlerinde de keşfedildi (Moravya ve Doğu Polonya’dan Britanya Adaları’na kadar). Arkeologlar alet stilini, ilk tanımlandığı yerlere atıfta bulunarak Lincombian-Ranisian-Jerzmanowician veya LRJ olarak adlandırıyor.
Ekip, alet buluntularını kimin yaptığını belirlemek için 2016’dan 2022’ye kadar Ranis yakınındaki Ilsenhöhle mağarasını kazdı. Mağara 1930’larda ilk kez kazıldığında yalnızca aletler bulunup, analiz edilmişti. Ekip bu sefer daha derin ve daha sistematik bir şekilde kazarak, daha önce başlatılan kazıyı 8 metre yukarıdan aşağı indirerek ve 1,7 metre kalınlığında bir kayayı elle kaldırarak başardılar. Nihayetinde hem aletlerin katmanlarını hem de insan fosillerini buldular.
Ancak altı yıllık kazı sırasında ortaya çıkarılan yüzlerce kemik parçası arasında insan kalıntıları hemen tespit edilemedi. Ekip daha sonra LRJ taş aletlerini içeren tortu katmanlarının aynı zamanda insan kalıntılarını da içerdiğini kesin olarak anladı.
Araştırmacılar, buldukları hayvan ve insan kalıntılarını tanımlamak için paleoproteomik olarak bilinen bir teknikle (biçimler belirsiz olduğunda insan ve hayvan kemiklerinin tanımlamasına olanak tanır) kemik parçalarından elde edilen proteinleri kullandılar. Ekip aynı tekniği kullanarak 1930’larda kazılan kemikler arasında insan kalıntılarını da tespit etmeyi başardı.
Ancak protein analizi sadece homininlere (Homo Sapiens ve Neandertalleri içeren bir kategori) ait olduğunu tanımlayabildi. Ekip, ikisini birbirinden ayırt etmek için tespit ettikleri 13 insan fosilinden antik DNA parçaları çıkarmayı başardı.
Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley ve Max Planck EAE’de doktora sonrası araştırma görevlisi ve çalışmanın da ortak yazarı Elena Zavala, bülten yayınında “İskelet parçalarının Homo Sapiens’e ait olduğunu doğruladık.” dedi.
Mağaradaki fosillerin ve diğer eserlerin radyokarbon tarihlemesi, ilk insanların yaklaşık 45.000 yıl öncesinden beri orada yaşadığını ortaya koydu; bu da onları, kuzeybatı Avrupa’da yaşadığı bilinen en eski Homo Sapiens yapıyor.
O zamanlar bölge, günümüz Sibirya’sında bulunan tipik bozkır tundra koşullarına ve çok farklı bir iklime sahipti. Kazıda ren geyiği, mağara ayısı, yünlü gergedan ve atların varlığı da ortaya çıktı. Araştırmacılar ayrıca, kış uykusuna yatan mağara ayılarının ve mağaraya sığınan sırtlanların, yalnızca periyodik olarak insan varlığına sahip olan mağarayı öncelikli olarak kullandıkları sonucuna vardı.
İspanya’daki La Laguna Üniversitesi’nde araştırmacı olan ve paleo-iklim araştırmasına öncülük eden ortak yazar Sarah Pederzani ise “Bu keşif Avrasya’ya dağılmış olan ilk Homo Sapiens gruplarının dahi bu tür sert iklim koşullarına uyum sağlama kapasitesinin zaten olduğunu gösteriyor” dedi. “Yakın zamana kadar soğuk iklim koşullarına dayanıklılığın birkaç bin yıl sonrasına kadar ortaya çıkmadığı düşünülüyordu, dolayısıyla bu büyüleyici ve şaşırtıcı bir sonuç“ olduğunu da belirtti.
Kaynak: 01 Şubat 2024 tarihli Katie Hunt, CNN haberinden alıntılarla derlenmiştir. İlgili haberin orjinali haline buradan ulaşabilirsiniz.
İnsanlık tarihi sil baştan, yeniden yazılıyor. 2024 yılında ise insanlık tarihinin bize anlatılandan bambaşka bir şekilde olduğunun kanıtları teker teker gün yüzüne çıkıyor.
Ve insanlık tarihine dair hakikatlerin artık gizlenemeyerek tüm parlaklığıyla ortaya çıkacağı öngörüsü ise 2024 Yılı’nın enerjetik yorumu ve mesajlarında Ezgi Sorman kanallığında ocak ayının başında yapıldı. Bu makalemiz de yapılan yerinde öngörünün bir kanıtı niteliğindedir. Bunun gibi daha birçok yerinde öngörü ve mesajlarla 2024 yılına hazırlanmak, keskin virajları aldıracak tüyoları önden öğrenmek ve buna göre pozisyon almak için 2024 Yılı Atölye Paketi’ni edinmenizi ve paketimizin içeriğindeki 1 saatlik 2024 yılının Enerjetik Yorumu & Mesajları ses kaydını tekrarla dinlemenizi önemle öneriyoruz. 2024 Yılı Atölye Paketi’ni incelemek ve edinmek için MO Store’u şimdi ziyaret edin.