Skip to content Skip to footer

Öz Şefkatin İçsel Diyaloğu

Bugünkü blog’umuz, MOTALKS podcast kanalımızın Sabah Meditasyonu- 18. Bölüm Öz Şefkat ve Empati Meditasyonu’ndan derlenmiş olup, yazımızın kendinize yaklaşmanızda, zihin ve düşünce ustalığına doğru yol almanızda, öz şefkat ve empatiyle sarmalanmanızda destek olmasını dileriz.

Bedensel rahatlamayla beraber asıl önemli olan, zihinleri rahatlatabilmek, genişletebilmek, zihnimizle olan diyaloğumuza bakabilmek.
Bilinçle zihin her an diyalog halinde ve o diyaloğu duyabilmek, izleyebilmek, o diyaloğun bir parçası olabilmek, yaratanı olabilmek çok büyük bir ustalık, hayat ustalığı, hayat üstatlığıdır.
Ve şimdi zihnimizle olan diyaloğu yaratmaya, öz şefkati yeniden uyandırmaya, empatinin ne demek olduğunu hatırlamaya doğru geçiyoruz.

Nefeslerle bedeninize gelin, bedeninizi hissedin, akışkan hale getirin.
Nefes hava elementidir.
Hava elementi, somut ve elementi toprak olan bedene girdiğinde, onu biraz daha akışkan hale getirir.
Bedeniniz nefeslerle daha akışkan olsun ve içinizdeki suyu da hissedin.
Eklemlerinize esneklik gelsin. Beyin kıvrımlarınız açılsın.
Güzel, derin, yavaş, sakin bir nefes alalım şimdi hep beraber.
Ve nefesi verebildiğinizce verin, içinizde hiç kalmayıncaya dek.
Yumuşakça gözlerinizi kapatın, algılar içeriye doğru gelsin.

Şimdi gözünüzün önüne yeni doğmuş bir bebek getirin.
Bu bebeğin kim olduğu hiç önemli değil; bu dünyaya yeni gelmiş bir bebek.
O bebeğin masumiyetini, ne kadar narin olduğunu ve kırılganlığını görün, hissedin ve gözlemleyin.
Kendisi minnacık ve koskoca bir dünyaya geldi.
Her şeyi sıfırdan öğrenecek.
Ama aynı zamanda bu bebek çok cesur;  … o narinliğine, kırılganlığına bakmadan koskoca dünyayı keşfetmeye geldi.
Şimdi ona iyi niyetlerimizi ve dileklerimizi sunacağız hep beraber.
İçinizden veya sesli olarak, şu cümleleri lütfen tekrar edin:
“Tatlı bebek, masum bebek, narin kırılgan bebek, cesur bebek;
hep mutlu ve huzurlu ol, özgürlüğünü ve sonsuzluğunu hisset,
hayat sana kolaylıklarla aksın, her yerde ve her şeyde aşkı ve sevgiyi gör,
her anını doyasıya yaşa;
neşe, keyif, bolluk bereket seninle olsun.
Ve bir gün bedenin bu dünyaya gözlerini kapadığında yuvaya dönüş yolculuğunda olduğunu hatırla.”

Şimdi gözlerinizin önüne kendi bebekliğinizi getirin.
Bilmiyoruz, kendimizi böyle hiç görmedik ama, yeni doğmuş halimizi olabildiğince gözlerimizin önüne getirelim.
O masumiyet, narinlik, kırılganlık ve aynı zamanda da cesaret … bu dünyaya geldi.
Her şeyi sıfırdan keşfedecek.  Henüz ‘iletişimi’ bilmiyor, bir ihtiyacını dahi dile getirmeyi bilmiyor. Ama o bebek cesur.
Kendinize şimdi aynı sözleri söyleyin:
Masum, narin, kırılgan ve cesur bebek;
hep mutlu ve huzurlu ol, özgürlüğünü ve sonsuzluğunu hisset,
hayat sana kolaylıklarla aksın, her yerde ve her şeyde aşkı ve sevgiyi gör,
her anını doyasıya yaşa;
neşe ve keyif, bolluk ve bereket seninle olsun.
Ve bir gün bedenin bu dünyaya gözlerini kapattığında yuvaya dönüş yolculuğunda olduğunu hatırla.”

Şimdi 5 -6 yaşlarındaki kendinizi hatırlayın, o zamana gidi, ona konuşacağız.
5-6 yaşlarındaki o çocuğun en parladığı anlar neler? Nasıl görünüyor? Gözlerindeki ışığı görebiliyor musunuz? Hayalleri neydi acaba? 

Düşünceler ve duygular bırakın hızlıca geçsin, herhangi bir anıya veya düşünceye takıldığınızı gördüğünüz an, onu lütfen nefeslerle gönderin.
Yaptığımız bu meditasyon içimizdeki çocuğu şifalandırmak için değil, tamamen öz şefkati ve empatiyi uyandırmak için.
Dolayısıyla 5-6 yaşındaki kendinize şimdi şu cümleleri söyleyin:
“Seni tatlı, cesur, meraklı çocuk;
hep mutlu ve huzurlu ol,özgürlüğünü ve sonsuzluğunu hisset,
hayat sana kolaylıklarla aksın,
her yerde ve her şeyde aşkı ve sevgiyi gör, her anını doyasıya yaşa,
neşe ve keyif bolluk ve bereket seninle olsun.
Ve bir gün bedenin bu dünyaya gözlerini kapattığında yuvaya dönüş yolculuğunda olduğunu hatırla.”

Şimdi hadi gözlerimizin önüne ergenliğimizi getirelim.
14-15 yaşındaki kendinizin en parlak anları ne zamandı?
Sevgiyi en çok nerelerde, ne şekilde hissediyordu? Hayalleri nelerdi?
Ve yine bırakın her şey gelip geçsin.
Her hangi bir anıya tutunduğunuzu hissederseniz, nefeslerle beraber gelip, geçmesine izin verin.
Ve şimdi, hayatın anlamını çözmeye çalışan, yetişkin olmaya doğru yol almış, hormonlarıyla mücadele eden, bir şekilde bir şeyleri çözmeye, anlamlandırmaya çalışan bu ergene konuşalım:
“Canım ergen; hep mutlu ve huzurlu ol, özgürlüğünü ve sonsuzluğunu hisset,
hayat sana kolaylıklarla aksın, her yerde ve her şeyde aşkı ve sevgiyi gör,
her anını doyasıya yaşa,
neşe ve keyif, bolluk ve bereket seninle olsun.
Ve bir gün bedenin bu dünyaya gözlerini kapattığında yuvaya dönüş yolculuğunda olduğunu hatırla.”

Sol elimizi kalbimize, sağ elimizi karın boşluğuna getirelim.
Zihinlerimizde öz şefkat ve empatiyi uyandırmak adına, şu anki halimiz karşımızda. Bugünkü halimiz, tam şu anki halimizle karşı karşıyayız.
Sanki bilincin gözlerinden kendimize bakıyoruz.
Ve şimdi bilinç zihninizle konuşsun:
“Sevgili ben;
hep mutlu ve huzurlu olayım,
özgürlüğümü ve sonsuzluğumu hissedeyim, hayat bana kolaylıklarla aksın,
her yerde ve her şeyde aşkı ve sevgiyi göreyim, her anımı doyasıya yaşayayım,
neşe ve keyif, bolluk ve bereket benimle olsun.
Ve bir gün bedenim bu dünyaya gözlerini kapattığında yuvaya dönüş yolculuğunda olduğunu hatırlayayım.”

Ve gelen hislere izin verin.
Tüm hislerin gelip geçmesine izin verin.
Her ne hissediyorsak nefesimiz var, her ne oluyorsa nefesimiz var, buradayız, hissediyoruz, yaşıyoruz, beraberiz, birlikteyiz…

Şöyle bir Kızılderili atasözü vardı: “Nefeslerini öyle bilinçli al ki, hiçbir gökkuşağını kaçırma.”

Son bir kere daha sol el kalpte, sağ el karında, duyguların ve hislerin gelip geçmesine izin vererek, kendimize konuşuyoruz ve sonra sessizliğimizde bir-iki dakika duruyoruz:

“Sevgili kendim,
hep mutlu ve huzurlu ol, özgürlüğünü ve sonsuzluğunu hisset,
hayat sana kolaylıklarla aksın, her yerde ve her şeyde aşkı ve sevgiyi gör,
her anını doyasıya yaşa,
neşe ve keyif, bolluk ve bereket seninle olsun.
Sevgili kendim, bir gün bedenim bu dünyaya gözlerini kapattığında yuvaya dönüş yolculuğumu hatırlayayım.”

Bir süre sessizliğinizde kalın.

Her neredeyseniz, nefeslerinize geri dönmeye başlayın.
Bedene ve ana doğru geri gelin.

Bugün ve önümüzdeki birkaç gün kendinizle olan diyaloglarınıza dikkat edin: İçinizde kendinize neler söylüyorsunuz?
Ve o öz diyaloglar bedeninizde sizi nasıl hissettiriyor?
Eylem halindeyken kendinize neler söylüyorsunuz? Durağanken içeride neler konuşuyorsunuz? Ve öz diyalog, kendinize bedeninizi nasıl hissettiriyor?

Hiç yargılamadan izleyin ve sonra sizi geniş, ferah, özgür hissettiren cümleleri seçin.
Neden mi? Çünkü seçim sizin elinizde.
Ve hayatın ustası olmak da tüm seçimlerin aslında benim elimde olduğunu hatırlamaktan geçiyor.
Düşüncelerimin ustası olmak da tüm düşüncelerin zaten kendimin yarattığının bilincine varmaktan geçiyor.
Tüm düşünceleri ben yaratıyorsam neden hem bana hem etrafıma hem zihnime hem bedenime hem de kalbime iyi gelecek düşünceleri yaratmayayım?

Tabii öncesinde izlemek, görmek, yargısızca gözlemlemek gerekiyor.
Bu sebepten de meditasyon şart; çünkü meditasyon aslında düşünceler arasındaki boşluğu açıyor ve bizi o boşluğa, bilincin içine düşürüyor.
Dinlenebileceğiniz ve dinlenirken de kendinizi dinleyebileceğiniz güzel bir gün diliyorum.


İyi ki varsınız. Sizleri çok seviyorum.