Skip to content Skip to footer

Teslimiyeti An’lamak

Artık yoruldum, bunaldım, olay bir türlü çözülmüyor, ne olacaksa olsun.” diyenleriniz var; haklısınız enerjiler bir açıyor, bir geriyor ve ortalıkta da neler olduğunu biliyoruz.

Hayatın dramları devam edecek;çünkü insan olmak, dünyada yaşamak böyle bir şey.

Duyduklarımdan, sizlerden gelen sorulardan, desteğe ihtiyacınız olan konulardan derlediğim, acilen ve yeniden hatırlamamız gereken konu teslimiyet.

Spiritüellikte, manevi çalışmalarda teslimiyet çok fazla konuşulur. Teslimiyetin eş anlamlarına baktığımızda sonuçtan bağımsızlık, salıvermek, hatalı ilişkilendirmek ile aynıdır. 

Telefon görüşmelerimde de “teslimiyete geçmek zorundasın, şu anda teslimiyeti biraz daha derinden yaşamak durumundasın, teslimiyetin başka fazlarını öğreniyorsun” dediğimde “evet evet teslimiyeti biliyorum” diyenleriniz çok fazla. 

Ama ikinci dakikadan sonra olayı kavramadığınızı görüyorum.

Bu yazımız, hepimize bir hatırlatma olsun.

Teslimiyetten başka çıkar yolumuz yok. Herkes kendi zaman çizelgesinde, kendi bilgelik bölümünden başlayarak teslimiyetin bir alt katmanına inmek durumunda kalacak. Dönem böyle bir dönem. 

Teslimiyeti öğretmek üzere bize bir takım hikayeler yaşatan bir dönemdeyiz.

Teslimiyet ne demek?

Birincisi An’da kalmak demek.

An’a nasıl yerleşilir, An’a nasıl gelinir? gibi sorularınız oluyor.

Teslimiyet An’da kalmaktır. Ve An’ın içerisine tüm dikkatimizi, algılarımızı buraya getirerek yerleşiyoruz.

“Şu An’da ne var?”

“Etrafta ne görüyorum, hangi kokular mevcut, neyi tadıyorum, neyi tutuyorum, neye dokunuyorum, neyi hissediyorum, duygu durumum ne?”

An’a gelmek bütün bu soruları sorup, şu An’la beraber nefes alıp, vermektir.

Hayat şu An’da nefes alıp, vererek bizimle nabız tutuyor.

Hep birlikte hayatla beraber nefes aldığımızda hayatın kalp atışıyla da kendimizi uyumlamış oluyoruz.

Hayatın nabzı, Evren’in kalp atışıyla kendimizi uyumladığımızda da herşey şu An’da burada mevcut oluyor.

Pür dikkat An’a geldiğimde, yani olana teslim olduğumda olanlar olması gerektiği için oluyor” diyorum. 

An’da kalırsam “An’lıyorum”. 

Şimdi anlamak kelimesine yeni bir anlam katmak istiyorum ki, zihinleriniz konuyu daha iyi kavrayabilsin.

Anlamak büyük ihtimalle anlam’dan geliyordur, ama ben anlamak kelimesini  An-lamak’la birleştiriyorum. Yani geçmişteysem ‘geçmiş-liyorum”; gelecek kaygılarım varsa, geleceği düşünüyorsam ‘gelecek-liyorum’, Andaysam da ‘An-lıyorum’.

Ve An’daysam gerçekten olan herşeyi anlıyorum. Eğer tüm algılarımla buradaysam olanın neden olduğunu anlıyorum. Olanları başka bir boyutla kavrıyorum.

An’lamak benim için bu.

Eğer ben geçmişin yüküyle, geçmişten getirdiğim korkularla buradaysam geçmiş-liyorum. 

“Karnımız nasıl doyacak, bu iş nasıl olacak?” diyorsam, gelecek kaygısına ve endişesine düştüm demektir, o zaman da gelecek-liyorum.

Zihindeysek ya geçmiş-liyoruz ya da gelecek-liyoruz.

An’daysak herşeyi An-lıyoruz, An’ın içine yerleştiğimizde her şeyi 360 derece görüyoruz.

Teslimiyeti anlatan birinci yol bu: An’a gelip olayı anlamak, olana izin verebilmek. Zira, An’ladığım noktada da zaten olana izin veriyorum.

Biliyorum, anlıyorum ki; gördüklerim ve algıladıklarım hep değişecek.

Teslimiyetin ilk adımı olan An’lamak, An’a gelmek, An’da kalmak; tren yolculuğu yapmak gibidir. 

Tren yolculuğundayız ve pencereden dışarıya bakıyoruz, gördüklerimiz sürekli değişiyor, kareler değişiyor. An’da kaldığım noktada karelerin hep değişeceğini biliyor olacağım. O yüzden de bir tane kareye odaklanmayacağım, onun detaylarında kaybolmayacağım, güzel kafamı yorup, dikkatimi vermeyeceğim. Çünkü ben daha göremeden o detay değişecek.

An’da kaldığımda göreceğim ki; trenle beraber enerji hep ilerliyor. Hayat hep devam ediyor ve ileriye doğru gidiyor. Hayat ileriye doğru giderken başıma gelmiş bir olayın detaylarının içinde kaybolduğumda, o olayın gelip, geçmesini engelliyorum.

Trendeyim aslında enerji ileri gidiyor; ama benim görselim değişmiyor, çünkü bir yerde takılı kaldım. 

Ama aslında hayat sürekli o görseli değiştiriyor; fakat ben bu detayın içerisinde kaybolduğum için hayatın ilerlediğini ve geçtiğini göremiyorum. Ben An’layana kadar o çoktan geçmişte kalıyor. An’ladığım nokta da zaten An’a geldiğimde oluyor.

Teslimiyet’in 2. açıklaması hayatın bolluk bereketine kendimizi açmak. 

Her An çözüm var, her An çare var, her An destek var, An’da çok büyük bilgelik var.

Kendimi An’ın bolluk bereketine, zenginliğine açtığım noktada ruhum özgürleşiyor.

Ve ruhu özgürleşen bir insan da kendini çok hafif hissediyor ve akışa o zaman giriyor. Ruhu özgür olmayan bir insan akışa giremez.

İnsanın beden ve zihin bölümü bu hayatın dramlarını yaşarken, olayların içinde kendisi yorgunluktan yorgunluğa, kahırdan kahıra, ajitasyondan ajitasyona geçerken, içler yanıp ciğerler parçalanırken, ruhları özgür olanlar kendilerini daha hafif hissediyorlar.

Beden ve zihin bu dünyaya karmik vazifelerini tamamlamaya aynı zamanda da kendi kaderlerini yazmaya geldi. Tabiki de bir takım olaylardan geçecek, hikayeler yaşayacak, olumsuzluklar olacak, acılar, sevinçler, üzüntüler, yorgunluklar olacak.

Ama teslimiyette olan ruh, bütün bu olanları hafiflik ve bilgelikle yaşayacak; o çünkü geçip gittiğini biliyor. An’lıyor.

 Ruhun özgürleşmesi için teslimiyet şart, An’a gelmek, An’ın bolluk bereketine kendimizi açmak şart.

Özgür olmayan ruhlar hep yorgun, bir haber duyuyor, yoruluyor; bir şey oluyor, bunalıyor. İstedikleri  olmuyor, elde edemiyor  geriliyor, morali düşüyor, suçluyor, “destek yok” diyor.

An’layan insan hayatın bolluk bereketine kendisini açıyor. Hayatın bolluk bereketine kendisini açan da ruhunu özgürleştiriyor.

Yaşayacağız; hastalık da gelecek, kötü haber de duyacağız.

Dünya bu. Kimse bize cennet bahçesinin sözünü vermedi.

Bize eğer olayı An’larsan, bu dünyada kendi cennetini yaratabilirsin denildi.

An’lamanın içinde yani teslimiyetin içinde ilişkilendirmeye, etiketlemeye çalışmak, hikayelerin içinde kaybolmak yok.

Hikayeye girmek ne demek? Birisi birşey söylüyor neden söyledi, birşey oluyor bu neden benim başıma geldi? sorgulamaları hikayenin içine sokuyor. 

Ve fakat hikayenin içerisine girmeden oldu, olması gerektiği için oldu, akalım şimdi, tren yolculuğu devam etsin” diyebilmek, teslimiyettir.

Çünkü değişecek, birisi bir gün seni çok sevecek, öbür gün seni çok seven artık senden hoşlanmayacak. Bir gün peşinden deliler gibi koşan diğer bir gün artık seni görmek istemiyorum diyecek. Başka birisiyle çok güzel yardımlar yaparken seni alıp kullanmaya başlayacak, terkedileceksin, aldatılacaksın, belki sen aldatacaksın, kullanılacaksın, belki sen kullanacaksın. Manipülasyonlara uğrayacağız, sen manipüle edeceksin, deprem olacak, yangın olacak. Dünyanın içerisindeyiz. 

Bunlar olacak ki; bizler teslimiyeti öğrenelim ve teslimiyette olan ruhlarla beraber bu dünyada cenneti yaratmaya başlayalım.

Yaratabiliriz; ışık kazanıyor dostlar. 

Kendi cennetimizi yaratabilmeye çok az kaldı, ramak kaldı; ama öncesinde hepimizin teslimiyetin farklı fazlarını, bölümlerini, daha derin yerlerini öğrenme vaktidir.

Yeni başlayanlar için de lütfen teslimiyetin ne demek olduğunu kendinize sorun, algılayın. 

An’a geldiğinizde de anlarsınız. Böylelikle de ekstra yorgunluklar, bitkinlikler, baygınlıklar olmaz. 

Ruhlarınız özgür bir şekilde hayatın içerisinde akarsınız.

O zaman dünyada simültane bir şekilde de göklerde olursunuz. 

Özgür ruh bu demek:  “Dünyadayım; ama aslında dünyadan değilim. Bir tek dünyaya ait değilim; ben, her yere aitim ve her yerdeyim.”

Teslimiyetteki ruh bunu söyleyebilen bir ruh’tur.

Dolayısıyla birşeylerin dramını çözmeye mi çalışıyorum, zihnim algılasın diye detaylarda çok mu yoruluyorum, çok mu ilişkilendirmeye, etiketlemeye,  yargılamaya çalışıyorum? Unutmayın; zihindeyken zihinliyoruz, an’dayken anlıyoruz.

Zihin algıdır, algı da görecelidir. 

An anlatır, An bilgeliktir ve An’a teslim olduğumuzda da tüm bilgeliğe ve tüm bolluk berekete aslında açılmış oluruz.

O zaman bir pratik veriyorum: 

Kendinizi “Ah biraz daha param olsaydı, ah daha genç olsaydım, ah şu anda sevgilimle birlikte olsaydım, ah şimdi Paris’te olmak vardı, ah şimdi denizde olmak vardı, ah şimdi dağlarda yürümek vardı, şurada olmak, bunu yapıyor olmak, böyle yapıyor olmak vardı” derken yakaladığınız noktada “Ah şimdi burada olmak vardı” deyin.

 O zaman “Ah Şimdi burada olmak vardı” deyip birkaç dakika sessizliğimize geçelim.

 

Ben kuşlarla beraber buradaydım; sizin kimlerle, nelerle beraber burada olduğunuzu bilmiyorum; ama kendim için bildiğim bir şey var, o da bu hayattaki sürem bittiğinde “ah keşke burada olsaydım” demek istemezdim. Sizi bununla bırakmış olayım.

Geçtiğimiz zorlu günlerde, evrensel plana, ilahi adalete güvenip, teslim olmak; Olan’ı An’lamak adına bu yazımızın kalbinize destek vermesi dileğiyle…

 Sizleri çok seviyoruz.

Teslimiyeti derinden kavrayarak özgür bir ruhla ilham dolu bir hayat yaratmak için düzenli meditasyon pratiği edinin. Okulumuzun imza programı Meditasyon 360 Programı ile meditasyonu günlük rutininiz haline getirebilecek, faydalarını hayatınıza entegre etme becerisi kazanacaksınız. Meditasyon 360 Programı hakkında detaylı bilgi için MO Store’u ziyaret edebilirsiniz.

 

Kaynak: 17.08.2021 tarihli Tanrı Misafiri –  Teslimiyet: Ruhun Özgürleşmesi başlıklı yayınımızdan derlenmiştir.