Merkez Kahramanmaraş depremi için benim yorumum levha tektoniği devrede; yani kıta kaymaları oluyor.
Geçtiğimiz haftanın durumu & Meditasyonu’nda size Madagaskar’ı örnek olarak vermiştim.
Madagaskar bir zamanlar ada değildi.
Burayı örnek vermemin nedeni bu hafta buraya bağlamaktı: Kıta kaymaları olacak, levha tektoniği şu anda dünyada devrede.
Levhalar oynayacak yerinden ve yavaş yavaş değişik kıtalar oluşacak.
Bundan 2 buçuk milyon yıl önce2 kıtamız vardı; kuzey ve güney olarak.
Bunun dışında gezegenimizin her yeri sularla kaplıydı.
Levha tektoniği biliminin açıkladığı üzere, kıta kaymaları neticesinde şu anki kıtalarımız oluştu.
Şu anda yeryüzünün tekrar dengesini bulabilmesi için ve dünyanın; ilk niyetine, yenilenmiş ve tazelenmiş niyetine dönebilmesi için şekil ve biçim değiştirmesi gerekiyor.
Dünya şekil ve biçim değiştirdikçe, canlılar ve iklim de değişecek.
Dünya kendini tazeleyecek ve yenileyecek.
Yeni kıtalar oluşacak.
Ve fakat ben bu depremin doğal olduğuna inanmıyorum.
İnsan elinin değmiş olduğuna inanıyorum; çünkü cuma günü gökyüzünden akan kodları gördüm.
Cuma günü İzmir’deydim ve gökyüzünden akan kodlar Ege Denizi’ne indi.
Ve Ege Denizine neden kodlar akıyor diye bakıp, izlediğimde bu kodların denizin altına girdiğini gördüm.
Sonra da denizin altını gördüm; Ege Denizi’nin altında henüz bizlerin- sıradan insanların- bilmediği bazı madenler var.
Örneğin; Türkiye’nin kendine has madeni bulundu ve adına bor madeni dendi. Ve herkes bu çok değeli bor madeninin peşinde.
Bunun gibi Ege Denizi’nin altında da ismini henüz bilmediğimiz ama çok değerli bir maden olduğunu gördüm ve buna inanıyorum.
Denizin altından bu madenlerin çekildiğini hissediyorum; kimler, hangi birlikler tarafından çekildiğini ise söylemeyeceğim, siz tahmin edin.
Bu birlikler, denizlerin altını oynattıkça kara parçaları da oynuyor, oynayacak.
Benim gördüğüm depreme dair, bu.
Depremin bu kısmı benim için kolay konuşulan bölümü. Zor olanı ve insan zihninin tam olarak algılayamadığı tarafı da onca suçsuz günahsız insan, onca bina, yapılaşma, onca yıkım, onca akıl almaz dehşet neden oluyor? Neden bu soğukta, neden bu zamanda?
İşte bu noktada üçüncü bilinç boyutuyla bakıp, olayları çözemiyoruz.
Evrenin sırrını, kozmik zekayı, anda olanlardaki ve andaki algımızla anlamlandıramıyoruz.
Olanlar oluyor, çünkü andaki algımızı genişletmek istiyor,
Olanlar oluyor, çünkü evrenin kendisi de genişlemek istiyor.
Evren olana dahil oluyor ama müdahale etmiyor, çünkü o da bizim seçimlerimizden genişlemeyi öğreniyor. Evrenin tek niyeti var; genişlemek, olaylara müdahale etmek değil. Onca bebek, suçsuz insan, acı neden oluyor bütün bunlar? Olmak zorunda mı?
Ruhların yolculukları var, her ruhun olgunluğa doğru giden dersleri ve sınavları var. Hepimiz bir şekilde kendi enkazımızla uğraşıyor, uğraş veriyoruz. Kimimiz kendi zihinlerimizin enkazının altında, kimimiz gerçekten bir binanın enkazının altında, kimimiz duygusal bir enkazda. Ama hepimiz bir şekilde kendi zaman çizelgemizle uyumlu, kendi karmamızla, derslerimiz ile, kendi misyonumuza ve hayat amacımıza uyumlu olarak kendi enkazımızla uğraşıyoruz.
Dediğim gibi anda olanlara, üçüncü boyut bilinciyle baktığımızda anlam veremeyeceğiz. Evrensel zekayı, tanrının planını, Allah’ın takdirini anlayamayacağız. O yüzden de hep birlikte yas sürecine girebiliriz ve o yas sürecinin içerisinde kalbimizi nasıl şifalandıracağımızı konuşabiliriz. Ama bunun neden bu soğukta, bu yıkımla olmak zorunda olduğunu, tam olarak neden bu şekilde vuku bulması gerektiğini şu anki bilincimizle bilemeyiz.
Tüm bunlar oluyor; çünkü şu anki bilincin açılmaya, genişlemeye empatinin, şefkatin ve merhametin artmaya ihtiyacı var. Aynı zamanda da dersler öğrenilene kadar tekrar eder.
Anadolu’nun da acilen öğrenmesi gereken dersleri var, çünkü aslında işi, gücü, misyonu ve rolü var.
Geçen hafta Madagaskar’daki bizim aslan Alex’ten bahsetmiştim. Orada demiştim ki, kahramanın yolculuğu yalnızdır, güçlüdür, zorludur. Ve kahramanımız Alex o zorlu ve güçlü sınavı verip, şehrin şaşasından, ışıklı hayatından gözleri kamaşmış, kendini kaybetmiş halinden çıkıp, doğada kendisini, kendi doğasında kendisini buldu. Baskılardan kurtulup, kendi doğasını keşfetti. Ve sonra yuvasına, evine yardım etti.
Bu; aslanın, o kahramanın kendini bulma yolculuğuydu. Şimdi gözlerimizin önünde yıkılan binalarda, onların altında kalmış ruhların nasıl bir kahramanlık hikayesi olduğunu onların adına bilemeyiz.
Gördüklerimizin karşısında üzülebiliriz ki, üzüntümüzde ilk çarpan şey aslında onların yerinde olmak istemeyişimiz. O bütün feryat figanlarımız aslında en korktuğumuz şey, en içimizi acıtacak şey, en yüreğimizi yakacak şey, bu dehşetin kendi başımıza gelmesini istemememiz.
İlk vurduğumuz yer orası; ama bu bütün bunları izlerken, buradaki kahramanların da ruhlarının yolculuğunu onurlandırmak gerek.
Onlar adına üzülürken ki, -bu çok doğal, büyük bir dehşet var karşımızda- onların ruhlarının yolculuğunu onurlandırıp, onlara dua etmek gerek; çünkü kendi sınavlarından da geçerken aynı zamanda her birimize gösterdikleri ve öğrettiklerinde çok büyük dersler var.
Merkez Kahramanmaraş depremi, çok daha derinden göreceğimiz bize bambaşka bir kahramanlık hikayesini anlatıyor.
Buradan birlikte çıkacağız, güveniyorum. Güçlenerek çıkacağız ve Anadolu son sınavını veriyor; net biliyorum, güveniyorum.
Yıllardır, inşaat yaptırabilmek ile inşaat ustalarıyla, müteahhitlerle burada Nevşehir’de çok büyük sorunlardan, sıkıntılardan, dertlerden geçiyorum. Ve fakat Anadolu’da bir kale tutmam gerektiğini o kadar iyi biliyorum ki, hala buradayım.
Ve yazıyı buraya kadar okuyanlarınızla birlikte çok yakında birlikten kuvvet doğurarak, çok büyük bir şeye hizmet etmek üzereyiz. Bunu okuyanlar, siz biliyorsunuz kim olduğunuzu.
Yapabileceğimiz şey, şu anda kalplerimizi sıcak tutmak, olanların en adil, hakkaniyetli ve kolay olabilmesi için kalplerde birleşmek, dualar etmek, meditasyonlarımızda enerjiyi tutmak.
Ve siz sağ kalanlar, hizmetkâr ruhlu olanlar enerjiyi belli seviyede tutmak için lütfen elinizden geleni yapın. Enerjiyi kara haberler aşağıya çekecek. Enerjiyi olanın içindeki drama girmek aşağıya çekecek. Enerjiyi sempati kurmak aşağıya çekecek.
İlk kayıtta empati ile sempati arasındaki farkı anlattım. Şu anda en çok acı çekenler için ve daha sonra da hızlı bir şekilde bu süreci geçirebilmemiz ve ilahi adalete uygun bir şekilde geçirebilmemiz için enerjiyi belli bir seviyede tutmaya çağırılıyoruz.
Yardımcı ve destek olmak için çağrılıyoruz. Bu çağrıyı duyun. Birlikten kuvvet doyurmak isteyenleriniz de info@meditasyonokulu.com adresinden bize yazın.
Sanırım şimdilik depreme dair konuşmak istediklerim, paylaşmak istediğim komplo teorilerim ve karma derslerim bu kadar.
Geçtiğimiz bu zorlu dönemde, tüm takipçilerimize ve ihtiyacı olan herkese;
– Yeni Zaman Çizelgemizle Uyumlanma Atölyesi’ni
–03 Temmuz 2022- 03 Nisan 2023 Dönemi Mesajları & Meditasyonu’nu
–En Derin Yaralarımızı Şifalandırma Meditasyonu’nu hediye ediyoruz.
Destek ve şifa olması dileklerimizle…
Kaynak: Bu yazı, Meditasyon Okulu podcast kanalı MOTALKS’un 10-16 Şubat | Haftanın Durumu & Meditasyonu Enkaz- 2. Bölüm yayınından derlenmiştir.