Her şeyi yitirsen bile gerçek yine var olacaktır.
Yıkıntıların arasında ve felaketlerde bile hazineler saklıdır.
Küllere bakarken iyi bak.
Tüm çocuklar gibi Arthur da ölümü fark etmişti. Merlin onu bir zamanlar serçe olan gri bir tür yanına bakarken buldu. “Ne oldu ona?” diye sordu çocuk.
“Değişir.” diye yanıtladı Merlin.
“Neye göre?”
“Nasıl baktığına. Birçok ölümlü ona ölü bir kuş diye bakar. ‘Ölümle’ kastettikleri, onun yaşamının sona ermesidir. Daha zeki ölümlüler daha derine bakarlar. Görürler ki, ölüm sadece bir yeniden düzenleniştir. Kuşu oluşturan şeyler oluşumunu sağlayan elementlere karışmak üzere yeniden toprağa dönüyor.
Küçük biraz düşündü. “Bu görüntü beni niye korkutuyor.”
“Hafıza. Bilsen de bilmesen de çocukluğundan beri ölümle ilgili fikirler oluşturdun. Bunlar ortaya çıktıkça bu anılara bağlı olan korku ve acıyı hatırlıyorsun.”
Çocuk, Merlin’in bütün söylediklerini anlamak için daha çok ufaktı ve diğer tüm çocuklar gibi asıl derin olan soruları sormayı bıraktı. Merlin’in açıklamalarından ancak yıllar sonra, ölümün sadece hayvanların değil, kendisinin de başına gelebileceğini anladığında tatmin oldu.
“Sanırım” dedi Arthur “12 yaşına geldiğinde, “ölümden daha çok korkmaya başlıyorum.”
Merlin kafasını anladığını gösterir şekilde salladı. “Dünyayı daha çok deneyimlemeye başladıkça anıların da daha kuvvetli olarak gelmeye başlayacak. Ama bir şey daha var: Ölümlüler sahip olduklarını kaybetmekten korktukları için ölümden korkarlar. Ölü bir hayvan gördüğünde neyin öldüğünü söyleyemezsin. Son nefesinden sonra yine aynı ağırlıktadır; hücreler aynıdır. Sadece nefes alış ev nefesin ardındaki her neyse o yoktur.”
“Ama ölümlülerin evleri ve içlerinde eşyaları vardır. Aileleri ve bağırlarına bastıkları bir yaşamları vardır. Bunları kaybetmek onlar için inanılmaz bir savaşa dönüşür. Ancak sana bir sır vereceğim. Ölüm anında hiçbir şey ölmez. Ölüm bir son değil, bir başlangıçtır. Ölümlüler, anılarına takıldıkları için ölümden korkuyorlar. Kimse ölümün nasıl bir şey olduğunu bilmez. Büyücünün görüşünü kazan ve tüm kayıpları kabul et, nihai kayıp olan ölümü bile.”
“Deneyeceğim.” dedi Arthur kuşkuyla. “Ama haklısın kaybetmek istemediğim birçok şey var.”
“Sadece anlayışını biraz değiştir ve hatırla: tutunduğun şeyler zaten ölmüştür. Her an öl, o zaman ölümsüz bir hayata açılan kapıyı keşfedeceksin.”
Değişimin olduğu bir dünyada kayıp ve kazanç da olmalıdır. Ego kazancı iyi, kaybı kötü olarak yargılar ama doğa böyle ayrımlar yapmaz. Yaratım olduğu sürece yıkım da olacaktır.
“Siz ölümlüler” dedi Merlin, “dünyanın insanlar, hayvanlar ve bitkilerle dolup, taşıyacağını düşünmeden ölümü ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz. Ormanlar en kısa zamanda kendi baskısının altında bozulacaktır, denizler hava ve yer için savaşan yaratıklardan kıvrana olacaktır ve doğanın o hassas dengesi ortadan kalkacaktır.”
Bu doğum ve ölüm döngüsü, sadece kişisel olduğunda korku ve çatışma söz konusu olur. Bir hayat boyu kayıpları engellemek için verdiği savaştan sonra ego, ölümü nihai yenilgi olarak görür. Birçok insan için ölüm korkusu, yüzleşilemeyecek kadar boğucudur; ölüm bilinçaltına itilip, her gün inkâr edilen bir konudur. Veya bu inkâr, güvenli bir uzaklıktan düşünülebilecek metafizik bir gizem olarak entelektüelleştirilir.
Büyücüler, normal deneyimin ve bununla birlikte bilmenin normal yolunun ölüm anında sona ermesinden dolayı ölümün bilinemediğini söylerler. Normal deneyim, görebildiklerimiz, duyabildiklerimiz, dokunabildiklerimiz, koklayabildiklerimiz ve tadabildiklerimiz üzerine kuruludur. Buna düşünce ve hisler de eklenir. Ölmek, duyuları ve maddi dünyayı geride bırakarak yeni bir algılamaya geçmektir. “Eğer bunu bilseydin” dedi Merlin, “ben zaten ölüyüm.”
“Bu mümkün değil.” diye atladı Arthur. Benim için yaşamak demek, yemek, içmek, uyumak ve deneyimlerde bulunmaktır. “Sen de benim gibi hep böyle yapmıyor musun?”
Merlin kafasını salladı. “Neden yaşam ve ölümün bir arada olamayacağını düşünüyorsun?” Aynı anda senin söylediğin şeyleri yaptığım gibi, hiç doğmamış ve ölmeyecek olan kendimin de farkında olduğum bir bilme durumu içerisindeyim. Böyle bir durumu keşfettiğinde ölümün ne olduğunu anlarsın. Bu keşfe bedeni terk etmeden ne kadar önce yaparsan o kadar iyi.”
“Artık ölümden korkmaman gerektiği için çok şanslısın.” dedi Arthur.
“Doğru, ancak ben birçok ölümünün kaçıracağı bir şeyi yaptım. Bir aşık gibi peşinden koşup, onu yakalamaya karar verdim ki, sizler ondan öcü gibi kaçıyorsunuz. Ölüm çok hassastır ve onu şeytanlaştırırsanız size yakınlaşıp, sırlarını açmaz. Aslında ölüm hakkında korktuğunuz her şey kendi cehaletinizin ürünü. Hakkında hiçbir şey bilmediğiniz bir şeyden korkuyorsunuz.”
Ölüm nihai bir olaydır. Bu olmadan önce öğrenilmesi gereken birçok ön ders vardır. Şöyle bir dakika için ölümü düşünürseniz, hayatınızda kalıplaşmış olan kazanç ve kayıp gelgitlerini kolayca görebilirsiniz. Bunlar meydana gelirken kayıplar acı vericidir ve ego tutunmaya çalışarak karşı koyar. Yine de çocukluğu bitirip, yetişkinliğe geçmek bir açıdan kayıp, bir açıdan da kazançtır. Evlilik bekarlığın kaybedilmesi ve bir eşin kazandırılmasıdır. Kazanç ve kayıp, aynı madalyonun 2 yüzüdür. Hayatta mutlak kazanç getiren tek şey farkındalığın kazandırılmasıdır ki, tüm arayışın amacı budur.
“Zaten hiç sahip olmadığından” diye sordu Merlin, “bir şeyleri kaybedemeyeceğini hiç hisseder misin? Sahip olduğun tek şey kendinsin. Bu benlik evde veya işte zaman harcayabilir, belli şeylerle veya belli miktarda parayla vakit geçirebilir ama tüm bunlar zamanla değişir geriye kalansa bir anı, bir görüntü veya bir fikirdir bunlar gerçek değildir; onlar zihnindeki hayallerdir. Düşünceler misafirler gibidir; siz hâlâ evdeyken girip çıkarlar. Nesneleri ve sahiplendiğimiz şeyleri de böyle düşünün. Gelirler ve giderler. Geriye kalan ise sizsiniz.”
Hayat, büyük veya küçük zıtlıklarla doludur. Ego, hayatınızı koruma görevini üstlenmiştir. Sizi kayıp ve felaketlerden koruyup, ölüm kavramını olabildiğince uzaklaştırır. Ancak büyücü her türlü zıtlığı ve kaybı sizin de hayatınıza uygulayabileceğiniz şu nedenlerle kabul eder: Evrendeki her şey enerjiden yapılmıştır. Her enerji formu yaratıldıktan sonra kendini bir süre devam ettirir. Belli bir süre sonra yaşam gücü sahneye yeni bir şeyler koymak ister. Bunun için ise yaşlanmış eskimiş kalıplar ortadan kalkmalıdır.
Ölüm bir gün yaşam uğruna halen devam ediyor ve etrafımızda yaşamdan başka bir şey yok. Ancak ego, çözülmesini istemediği belli enerji formlarına bağlanır. Bir tomar para, bir ev, bir ilişki, bir hükümet- hepsi de zamanın akışına kadar korumaya çalıştığımız-kendine has enerji formlarıdır. İnsanlar ölümle savaşır; bu, şu demektir: Ölüm tek alternatif olana kadar bir şeyleri korumaya çalışacaklardır.
Aslında böyle çabalara gerek yoktur. Savaşarak bir gülün açmasını sağlayamazsınız. Bir embriyonun bebek olması için mücadele edemezsiniz; bu, kendi ritimlerini takip etmesiyle olur. Egonuz, güller ve bebekler hakkında bu gerçeği kolayca kabul eder ama para, evler, ilişkiler ve diğer bağlandığı şeylere gelince kabul etmez. Ancak büyücü tüm hayatı yöneten evrensel kanunları görür. Zaten ego, sizi bu dünyaya getirmek için de çaba göstermedi.
Egonun mücadelesi bir çeşit hayata karşı koymadır, çünkü ego yapar bir yaşamı empoze etmeye çalışmaktadır. “Doğa şeyleri, kendisi için doğru gerekçeleriyle, kendi için doğru zamanlarda alır.” dedi Merlin. “Eğer mevsimi gelmeden çiçek istersen, yapma çiçeklerle devamlı çiçek sahibi olabilirsin ama bunların canlı çiçekler olduğuna kim inanır?”
Para, insanlar ve bağlanmış olduğunuz diğer şeylerin gitmesi gerektiğinde, onları denetleyip, kaybetmemek için çaba sarf ettiğinizde, her şeyi dengede tutan evrensel güce karşı koyuyorsunuz demektir.” Kontrolü teslim etmeden önce güvenmen lazım. Siz ölümlüler, doğanın döngülerinden muaf olduğunu sandığınızdan dolayı koşullanmalarınız sizi güvensizliğe itiyor.” dedi Merlin eğlenir bir tavırla. “Bedenlerimiz doğup, büyüyüp, ölürken bile geride bırakacağınız ölümsüz yapılar, heykeller, şöhret ve hazine dolu kasalar hakkında fantezi kuruyorsunuz. Dilediğini yap ama önce şu doğanın dışında olduğunuz yanılgısından kurtul.”
Felaketin enkazında bile fırsat tohumları görebilmeyi başladığınızda güven oluşmaya başlıyordur. Bu güven kademe kademe gelir. İlkin egonun kaybetmekle ilgili yargılarını yanlış olduğunu görmeye başlayın. “Acı gerçek değildir.” dedi Merlin. “O, ölümlülerin gerçeği bulmak için geçtikleri şeydir.” İkinci olarak felaket veya kaybın diğer yüzüne, filizlenmek isteyen yeninin ufak tohumuna bakın. “Küllere bakarken” diye öğüt verdi Marlin, “iyi bak.” Üçüncü olarak suçlama ve eleştiriyi, sakin ve emin bir şekilde, doğanın planında korunduğunuzu bilerek bir kenara bırakın; kaybettiğiniz her ne ise geçicidir ve gerçek değildir. O, doğanın acımasız ve umursamaz olduğundan değil, gerçeğe doğru adım attığınız her adımın değerli olduğundan dolayı gitmek zorundaydı. Bunun ışığında kazanç ve kaybın sadece birer maske olduğunu göreceksiniz. Ardında ise kaosta birliği sağlayan, gerçeğin her şeyde parlayan ebedi ışığı vardır.
Kaynak: Büyücünün Yolu, Deepak Chopra / sayfa 111-116