Her sabah, niyet dolu nefeslerle başlanan meditasyon soyutun somuta dönüştürüldüğü ilk An’dır.
Eğer nefesin ne demek olduğunu, nefes alışımızı ve verişimizi tam olarak deneyimlersek, soyutun somuta nasıl dönüştüğünü de her An, aldığımız her nefesle, deneyimliyoruz. Bu da aslında « hayallerime ulaşamadım, ulaşamayacağım, istediğim hayatı yaratamayacağım ya da fikirlerimi somutlaştıramayacağım » gibi bahaneleri ortadan kaldırıyor.
Şimdi nefeslerinizin yolunu bir izleyin.
İlk nefes bedende nereye vuruyor?
Ve sonra nefesin bedendeki yolculuğunu izleyin.
Nefesiniz; bugün nasıl bir yolculukta, nerelere kadar yayılıyor?
Amacımız aslında, o nefesin tüm hücrelerimize kadar inmesi, beyin hücrelerimizden başlayarak, bütün bedenimizin, organların hücrelerine kadar inmesi. Çünkü bu oksijene çok ihtiyacımız var.
Oksijen kapasitesini yükseltmemiz demek, enerji kapasitemizi yükseltmek demektir. Enerji kapasitesinin yükselmesi demekse hayatı daha kanlı-canlı yaşıyor olmak demektir; An’ı görebiliyor, An’ı kavrıyor olmak demektir. An kaçtığında her şey kaçıyor aslında. Çünkü her şey bu An’da, şimdide oluyor.
Zihinsel, bedensel, kalpsel organize olma halinin dışarıda yarattığımız hayatla olan ilişkisini, ‘içimizde neyse dışımız da odur, perdenin arkasında neler oluyorsa sahnede o kadar başarılıdır’ kavramlarını biraz açacağım şimdi.
Enerjilerde genişleme isteği var; güneş sistemimizin ötesine doğru hazırlıyorum, sizi.
İçimde ne varsa dışarıda da onu yaşıyorum, onu görüyorum, onu deneyimliyorum.
Bir senaryo yaşatacağım sizlere ve bu senaryoları meditasyonumuzda deneyimleyeceksiniz.
Şöyle bir zihin halinizi düşünün:
Zihnimiz soru işaretleri içinde, kararsızlıklar, karmaşa içinde, şüphelerle dolu. Çözümsüzlük hissi var. Gelecek – geçmiş sarmalında An yok. Bir geleceğin anksiyeteleri var, bir geçmişten getirdiği deneyimlerin, bilgilerin şu An’a yansıyacağı korkuları var. Oralarda dönerken böyle karmaşıklık içerisinde bir söylediği diğer söylediğini tutmuyor, verdiği sözle yaptığı birbirini tutmuyor; dengesizlik zaten var.
O dengesizlik içerisinde nelerle karşılaşacak bu zihin? Bu zihnin frekansını bir düşünün. Nerede? Bir defa çok yüksek. Bu zihin şu anda Beta’nın en üst seviyeleri; çünkü çok aktif, durdurmuyor, dinginlik kısmını bilmiyor. Dinginlik yok. Bu zihnin neyle karşılaşabileceğini düşünün.
Dışarıda kendisi için ne yaratacak? Hangi deneyimlerle eşleşecek?
Neyle ‘bilmukabele’ olacak?
Neler olacak?
Tutarlı bir deneyim yaşaması mümkün mü?
Özü, sözü bir olan insanlarla buluşması mümkün mü?
Onun için An’ın zengin olması mümkün mü?
Ve sonsuz olasılık potansiyeliyle karşılaşması mümkün mü?
Ve şu An’da bu çalışmayı, gerçekten mekanizmayı, frekansların nasıl birbirlerini bulduklarını öğrenmek için yapıyoruz.
Başka frekansta deneyimler, kişiler, olaylar, durumlar, fırsatlar yakalamak istiyorsanız, sizdeki frekansla bunun olması mümkün mü?
Eşleşme halinin mekanizmasını hissedin içinizde.
Şimdi kalp bölgemize gelelim.
Kalp bölgesinde de hazmedilmemiş, geçmişten getirdiğiniz daha henüz sistemden çıkmamış deneyimler mevcut. Canlı, kanlı, dünmüş gibi o hayal kırıklıklarını, pişmanlıklarımızı yaşıyoruz.
Daha önce de bahsetmiştim, kalbin manyetik alanı aslında beynin manyetik alanından çok daha güçlü. Asıl kalbimizin manyetik alanıyla bütün hayatı yaratıyoruz.
Kalp alanı, manyetik alanımız buralardayken, biz ne deneyimleyebiliriz?
Evren bizi hangi deneyimlerle, hangi fırsatlarla, hangi durumlarla, hangi olaylarla, hangi kişilerle ‘bilmukabele’ haline getirebilir?
Ve şimdi bedenimize gelelim.
Bedenimizde aynı çalışmayı yapalım. Beden miskin, canlı değil, bedendeki enerji dolaşımı tıkanık. Bedenimizin bazı bölümleri ağrıyor. Esnekliğimiz gitmiş, pranha-çi dediğimiz yaşam enerjisi veren auratik bedenimizde dönen enerji de soluk.
O zaman hangi bedenlerle buluşacağız?
Evren bize o bilmukabeleyi hangi beden türleriyle yaşatacak?
Dediğim gibi hiçbir şeyi değiştirmeye çalışmıyoruz.
“Ben neden bu kadar miskinim? Benim zihnim neden organize değil? Çok fazla düşünüyorum; hemen bunlar değişsin ki deneyimlerim değişsin.” gibi yerlerde değiliz. Böyle panik, aciz hallere girmiyoruz.
Şu An’da yüzleşmeler yapıyoruz. Mekanizmayı çözmeye çalışıyoruz. Haller, durumlar, enerjiler, frekanslar birbiriyle nasıl uyumlanıyor? Onları görmeye niyet ediyoruz. Görüldükten sonra değişiyor zaten.
İşbu ki; biz olayın gerçeğini görelim. Olayın gerçeğini görmek için o cesareti gösterelim. Ve olacak da.
Hep organize olamayacağız. Hep mükemmel bir beden, zihin, ruh, kalp uyumunda olmayacağız. Hayat bu, çarpıyor.
İyi olduğumuz zaman meditasyon yapıyoruz ki; iyi olma halimiz devam etsin; karıştığımız noktalarda da ne olduğunu izleyebilelim. Bu mekanizmayı şimdi biliyoruz. Karıştığımız noktalarda mekanizmanın karıştığını, nasıl işleyeceğini bilelim diye şu anda bu işlemi yapıyoruz.
Mekanizmanın nasıl işlediğini gördüğünüze inanıyorum.
Dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta daha var. Oradan sonra meditasyona giriyoruz. Sihirli bir Peri değneğiyle bizi organize hale getirecek.
Beden, zihin, kalbi belli bir hizalanmaya, bütünlüğe ulaştıracak.
Söylemek istediğim ise:
“Ben neysem, dışarıdaki de o. Hangi haldeysem, dışarıda da onu deneyimliyorum.”
Demek şu demek değildir:
“Ben çok karmakarışığım karşımdaki de her zaman çok karmakarışık olacak.”
Farkı anlatabilmek için kendimden bir örnek vereceğim:
Uzun bir süre benim etrafımda kendisini dev aynasında gören insanlar oldu. Ve çok uzun bir süre “kendimi nerelerde dev aynasında görüyorum acaba? Kendini dev aynasında gören bu kadar çok insan varsa etrafımda, ben de oralarda bir yerde olmalıyım.” diyerek sorguladım ve içime döndüm, çalışmalarımı yaptım. Meditasyonda kendimi dev aynasında gördüğüm yerleri görmek istedim. Ama bulamıyordum.
Evet bir yerlerde çok kararlı konuştuğum şeyler oluyor, doğru bildiklerimden caymadığım, vazgeçmediğim yerler oluyor ama o dev aynasında görme böbürünü kendimde bir türlü bulamıyorum.
Şöyle bir uyanış oldu bende.
Bir arkadaşım kendisi için şunları söylerdi: “bir ortama girdiğimde benim cazibem çok yüksektir, bütün erkekler bana çekilir. Onlar ateş böceği gibidir, ben ateş gibiyimdir ve etrafımda erkekler fır döner.” Ve bunu çok tekrar ediyordu.
En son tekrar ettiğinde, 3-4 yıl önceydi galiba, evde hasta yatağında tek başına grip olmuş bir halde “bir çorba getirenim yok” diye şikayet ediyordu. Ben de çok doğal yardım etmek isteyen, olayların iç yüzünü görmek isteyen halimle şöyle bir cümle kurdum:
“Güzel arkadaşım madem bütün erkekler etrafında fır dönüyor, şu anda hasta yatağında sana çorba getiren birisi neden yok?”
Orası benim uyanışım oldu.
Şimdi sizlere söyleyeceğim, anlatacağım nokta da bu.
Etrafımdaki kendisini dev aynasında görenler hala şu güne kadar varlar. Ancak bu insanlar benim kendimi dev aynasında gördüğüm halimi bana yansıtmıyor. Benim kendimi mütevazi olmak uğruna küçülttüğüm yerlerimi yansıtıyor. Yani bazen tam zıttı da görüyoruz, kendimizle ilgili.
Ama bunu nereden ve ne zaman anlıyoruz?
Eğer yaşadığınız olaylar size büyük acı veriyorsa, çok öfkelendiriyorsa, tetikliyorsa, kendinizi görüyorsunuz. Ve kendinizi görmeye hazır olmadığınız için böyle bir gerçeği kabul etmek istemediğiniz için de canınız yanıyor.
Ama eğer içinizde büyük bir merak uyandırıyorsa (benim bu arkadaşımda olduğu gibi, bendeki çok büyük ve çok naif bir meraktı – belki o zaman söylenilmemesi gereken, sorulmaması gereken bir soruyu sordum. Ama merakım o kadar büyüktü ki, karşımdakinin duyguları vs ortadan kalktı) içinizde büyük bir merak oluşuyorsa, “galiba bu işin içinde bir yanlışlık var, böyle söylüyor ama burada ters giden bir şey var, böyle değil galiba” gibi bir durum varsa, sizin tam öbür tarafınızı yansıtıyor olabilir.
Bende mesela vermenin, mütevazi olacağım başlığı altında sunduklarımın miktarını bilmezdim. Verdiklerimin değerini, kıymetini bilmezdim. “Yeterli yaptım mı acaba, yeterli sundum mu, yeterli hizmet ettim mi, açıklayabildim mi, yeterli verdim mi, alan sundum mu, yeterli alan açtım mı?” Bende hep bunlar olur, dolayısıyla verdiklerimin miktarını hiç bilmediğim bir noktadaydım.
‘İçimizdeki neyse dışımızdaki odur’ kavramı bir yerde eğer ben içimde diğer uçta, öbür zıttaysam, karşı zıtlıkta olan birisini karşıma çıkartıyor ki, kendimin hangi uçta olduğunu görebileyim.
Şimdi o zaman sessizliğimize girelim, meditatif halimize doğru döneceğiz.
Zihninize dönün, güzel periniz elindeki değneğiyle dokunsun ve organize etsin zihninizi.
Zihninizin aktif ve pasif, aktif ve dingin bölümleri dengelensin.
…
Tüm dikkatler şimdi göğüs bölgenizde, birkaç nefesle göğüs bölgenizi genişletin, temiz nefesler girsin, ciğerler rahatlasın, kalp kaslarınız rahatlasın, gevşesin.
Alan açılsın göğüs bölgenizde, güzel geniş bir alan.
Dingin bir göl gibi olsun.
Göğüs bölgeniz masmavi bir gökyüzü gibi olsun.
Perimiz yine değneğiyle dokunsun göğüs bölgenize, eğer prosesten geçmesi gereken deneyimler, duygular varsa prosesten geçsin, sistemden atılsın.
Miadını dolduran mesajını bitiren tüm duygular sindirilmiş olsun.
Eğer çözümlenmemiş deneyimler, duygular, insanlar, kişiler varsa çözümlensin, çözülüversin, rahatlasın göğüs bölgesi.
Peri tılsımıyla, göğüs bölgeniz daha da rahatlasın ve genişlesin.
Burası çok önemli ve değerli; çünkü göğüs bölgesinin manyetik alanı çok güçlü ve yüksek.
Hep hatırlayın; kalp alanımızın çekim gücü, beyin alanımızın çekim gücünden kat ve kat daha fazla.
Tertemiz bir alan olsun orası şimdi,
temiz ciğerler,
temiz kalp,
temiz niyetler…
…
Şimdi tüm dikkatler kişisel, fiziksel bedeninize gelsin.
Perimiz tozunu kişisel bedenimizin üzerine serpsin ve tüm bedenimiz şu anda tam olması gerektiği gibi uyumlansın, akmaya başlasın, pranha’mız çi’miz yükselsin.
Kan dolaşımımız, solunum yollarımız, sindirim sistemimiz, boşaltım sistemimiz, sinir sistemimiz birbiriyle uyumlu ve harika bir şekilde çalışıyorlar.
Trilyonlarca hücremiz canlansın.
Peri dokunsun ve o trilyonlarca hücre şu anda birden uyansın – Noel ağacının ışıklarını yakarsın ve bir anda yanar, ışıl ışıl parlar; şu An’da bedeninizdeki hücreler öyle olsun.
Beyin hücreleriniz, organlarınızdaki hücreler tüm hücreler canlandı, şu An pırıl pırıl noel ağacı gibisiniz.
Ve şimdi organize olmuş zihniniz, genişlemiş tertemiz kalp bölgeniz, canlanmış uyanmış pranha ile dolmuş bedeninizin yaydığı manyetik alanın keyfini çıkarın birkaç dakikalık sessiliğinizde…
…
Güzel nefeslerle bedene doğru gelin tekrar, An’ın farkındalığına doğru gelin.
Yansımalarınızla yüzleşip, dönüştürülmesiyle kalbinizin manyetik alanını güçlendirmek için Çekim Gücünü Yükseltme Atölyesi‘ndeki çalışmaları ve meditasyonu pratik etmenizi öneririz. Atölyemize MO Store’dan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Meditasyon Okulu’nun podcast kanalı MOTALKS’un 5. Bölüm 3 Mart 2021 tarihli “Sabah Meditasyonu: Manyetik Alanı Genişletme Meditasyonu“ yayınından derlenmiştir.